Ne oldu biliyor musun?
Bilmezsin.
O gunden sonra hicbir sabaha uyanmadim. Uyandirildim
Gecenin tekinsizligine bir de sessizlige boguldum.
Iyi misin dediler
Cevap vermedim
Bilmiyordum cunku
Insan bilmedigi seyler hakkinda konusamaz.
Ben bir dar agacina asilmadim belki
Ama bin defa dugumlendim
Cunku intihar haramdi.
devamini oku
Dünün sabahinda
Bügün de ölmedim.
Düne uyandığım gibi tüm hayatım üzerine bahse girdim.
Öksürdüm. Ciğerlerimden.
Hiçbir veda hoş olmadı.
Hepsi tabelalar kadar renkliydi tanışmalarımızın.
Metropol kadar nemli
Mavi kadar umutsuzdu.
Ben menekşemi öldürdüm.
Kalbim daraldı
Nefesim kesilmedi.
Mahallenin orta yerinde ayağım takıldı.
Sözlerine yenildim.
Bahar geldi sonbaharı sordu,
Bilmiyorum dedim.
Sen o kapıyı çekip
Siktirolup giderken
Çok bekletmedim umarım.
Gökyüzünden Yastık Yap Bana
Bugün parmaklarımı kestim
Evet sağ baş, sol işaret parmağımı
Eski bir çay ocağında
Eski bir çay bardağı ile kestim
Canım çok yandı
Bugün parmaklarımı kestim
Eski bir çay ocağında
Beğenmedin mi?
Eski bir çay bardağı ile
Eski bir bardaktan çay içenlerin canı yandı
Herkes durup baktı, ben peçete sardım
Kan durmadı, Acı?
‘’Acı ruhun fiyakasıdır’’ der. Üstad. Ne mutlu,
Ne mutlu ki fiyakalı bir ruhum oldu artık benimde.
Bugün parmaklarımı kestim
Evet bardak elimde kırıldı
Sarsana parmaklarımı ya da,
Ya da sarma yalnızca
Gökyüzünden yastık yap bana
Bekliyorum, öyleyse yoksun.
Kahrolsun ve kahretsin.
yapma!
ne güzeli ne de kötüyü ciğerine çekme
sen yaşayan ve yaşayacak olansın.
bu bir itiraftır. kahretsin.
öldürülmeyi unutulansın.
örtülmeye şayan 70 kilogram et, 206 kemik, bir gönül ve birkaç yaradan ibaretsin.
bu yüzden sancıyla varoluşun.
oysa yokluğunun hakkını ağıtlarla değil, bıraktığın kimsesizlikle konuşmamız gerekir.